1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ

AIDS hastalığı ilk olarak 1983 yılında çıkmış olup, insan immün/bağışıklık yetmezlik virüsü olan (HIV) enfeksiyonu ile meydana çıkan bir hastalıktır, insan bağışıklık yetmezliği virüsü olan HIV insanın bağışıklık sistemini zayıflatır ayrıca HIV vücudun enfeksiyon ve hastalıkla savaşma yeteneğini de kötü etkiler daha sonra HIV ‘in yol açtığı immüne zarar verme kötüye gider ve ilerler ise AIDS (kazanılmış immün yetmezlik sendromu) ortaya çıkar ve doğru tedavi başlanmazsa ölümle sonuçlanabilir. Geçmişte sadece ölümle sonuçlanan bu hastalık, günümüzde doğru ilaç tedavisi ve beslenme desteği ile kişilerin yaşam süresi arttırılabiliyor, AIDS tedavi edilebiliyor, HIV tamamen baskılanıp belirlenmeyen seviyeye indiriliyor, bulaştırıcılık engellenebiliyor. AIDS, kan yoluyla ,cinsel yolla, enjeksiyon yoluyla, AIDS’li anneden bebeğe hamilelik döneminde veya emzirme yolu ile bulaşabilmektedir.

HIV ile yaşayan bireylerin yaşadığı en büyük problemlerden biri yaşadıkları ayrımcılıktır. Hatta bu dışlanma yüzünden bireyler hastalıklarını saklamak isteyebiliyor, test yaptırmak istediklerinde yaşadıkları yer dışında yaptırmayı tercih edebiliyor, tedavi olmaktan kaçınabiliyor veya tedavi gördüklerini saklatabiliyorlar. Aslında HIV pozitif bireylerin sayısı azımsanacak cinsten değil, Dünya Sağlık Örgütü tahminine göre 2020 yılında yaklaşık 37.7 milyon kişi HIV ile yaşıyor.  Bu durumda bilincin artması çok önemli, HIV pozitif bireylerin HIV negatif bireylere göre hukuki ve sosyal olarak hiçbir farkının olmadığının bilincine varmak gerekiyor. 1 Aralık Dünya AIDS günü de bunu hatırlamamıza yardımcı oluyor.

AIDS VE BESLENME

HIV pozitif bireyler gerekli ilaç tedavisini görüyor ama hayat kalitelerini arttırmak için beslenmeleri nasıl olmalı?

AIDS hastalığı immün sisteme saldıran  bir hastalık olduğu için bu hastalıkta beslenme tedavisi çok önemlidir. Kişilerde aşırı kilo kaybı ve yeme bozukluğu gibi durumlar gözlemlenebilir. Bununla beraber tüketilen besinlerin emiliminin gerçekleşmeme durumu ve vitamin- mineral eksikliği gözlemlenme ihtimali oldukça fazladır. HIV pozitif bireylerin dengesiz ve sağlıksız bir beslenme planına sahip olduklarında ilaç tedavisi de olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeplerden dolayı AIDS hastalarının sağlıklı, dengeli hastalıklarına uygun bir beslenme planına sahip olmaları çok önemlidir.

HIV enfeksiyonu nedeniyle kanda çinko, selenyum, kalsiyum,  magnezyum,C, B6 ,B12 ve B-Karoten seviyeleri düşer ayrıca demir, çinko, retinol (A vitamini) ve retinol bağlayıcı protein serumda azalırken, bakır düzeyi yükselir .Bu vitaminler ve minerallerin eksikliğinde hastalığın ilerlediği görülmüştür. Diğer yandan D vitamini eksikliğinde de hastalığın geliştiği görülmüştür. HIV’li bireylerde bu vitaminler ve mineraller eksik ise supleman kullanımı faydalı olabilir ama bunun için iyi bir değerlendirme yapılmalıdır.İyi bir değerlendirilme yapılması gerektiğinin asıl sebebi ise bu mikro besin öğesi düzeylerinin gerçek bir eksikliğin mi göstergesi veya virüse karşı akut faz yanıtı mı olduğudur bundan dolayı iyi bir değerlendirme yapılmalıdır. Kişilerde bu vitamin-mineral eksikleri gözlemlendiğinde doktor ve beslenme uzmanı eşliğinde gıda takviyesi kullanımı yanı sıra beslenme planlarına bu vitamin-minerallerden zengin besinler eklenebilir.

Aşağıdaki tabloda vitamin- mineral eksikliklerinin AIDS üzerine etkilerini gözlemleyebilirsiniz.

Hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Sevgiler,
Dyt. Çağla Duygu Göç